Fikrimin İnce Gülü (roman)

Fikrimin İnce Gülü
Adalet Ağaoğlu'nun romanı "Fikrimin İnce Gülü"nün 1976 Remzi Kitabevi baskısı.
YazarAdalet Ağaoğlu
ÜlkeTürkiye
DilTürkçe
TürRoman
Yayım1976
YayımcıRemzi Kitabevi

Fikrimin İnce Gülü, Adalet Ağaoğlu'nun ilk baskısı 1976'da yapılan romanı.

Almanya'da otomobil fabrikasında işçi olan ve 1975 yılında bir yaz günü arabasıyla Kapıkule Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye giren Bayram’ın doğup büyüdüğü köy olan Ballıhisar’a gittiği 7 saatlik zaman dilinde yaşadıklarını hikâye eden[1] romanda insanların yabancılaşması ve içe yolculuğu anlatılır.[2] Bayram’ın serüveninin yanına 12 Mart Muhtırası sonrası Türkiyesinin resimleri okuyucuya sunulur.[3] Türk edebiyatının “ilk yol romanı” olarak kabul edilmektedir.[4]

Roman ismini, roman kahramanı Bayram’a sevgilisi Kezban’ın hediye ettiği plakta yer alan “Fikrimin İnce Gülü” adlı şarkıdan alır. Cehalet, ihanet, zenginlik tutkusu, yalnızlık, ezilmişlik, sevgi temaları işlenir. Yazarın ikinci romanıdır. Eserde hem objektif anlatım (yazarın sesi) hem de sübjektif anlatım (Bayram’ın ve diğer karakterlerin iç sesleri) tekniği uygulanmıştır.[1]

Kitap, 12 Eylül Darbesi’nden sonra 4. baskısındayken “Türk Silahlı Kuvvetleri’ni gözden düşürdüğü” gerekçesiyle toplatılmış; iki yıl süren yargılama süreci sonunda aklanarak kitap ve yazarı serbest kalmıştır.[5]

Sarı Mercedes ismiyle Tunç Okan tarafından sinemaya da uyarlanmıştır.

  • Giriş
  • 1 Numaralı Devlet Yolu
  • Yalova Vapuru
  • 40 Numaralı Yoldan Öteye
  • Daha Öteye
  • Kavşak

Roman kahramanı Bayram, Münih’te BMW fabrikasında, montaj hattında çalışan bir işçidir. Üç yılık çalışmanın sonunda biriktirdiği para ile bal rengi bir Mercedes araba alır. “Balkız” dediği otomobili ile 1975 yılının bir yaz günü memleketine dönüş yoluna çıkar. Yolculuk boyunca geçmişini anımsar.

Eskişehir’in Ballıhisar Köyü’nde büyüyen Bayram, öksüzdür; onu amcası yetiştirmiştir. Yokluk ve sefalet içinde geçen çocukluğu sırasında hor görülmüştür. O yıllarda köye Ford marka bir otomobille gelen Adalet Partisi yöneticisine köylülerin gösterdiği abartılı saygıdan çok etkilenen Bayram, saygı görmek için lüks otomobil sahibi olmak gerektiğine inanır. Zamanla otomobile sahip olmak isteği tutku halini alan Bayram bu amacına ulaşmak için köyden kaçacaktır. Bu kaçışla amcasına olan vefa borcunu ve köyündeki Kezban’ın aşkını hiçe saymıştır. Bayram, köyünden ayrıldıktan sonra Polatlı ve Ankara’da çeşitli işlerde çalışmış; ardından Almanya’ya işçi olmak için başvurmuş ve arkadaşı İbrahim’e ihanet ederek Almanya’ya gidiş için onun sırasını kapmıştır.

Üç yıl sonra rüyalarındaki otomobille memleketine dönerken kendine güveni büyüktür. Bir an önce köyüne ulaşıp arabasıyla hava atmak için sabırsızlanır. Sahip olduğu otomobil nedeniyle herkesten ilgi, saygı, kıskançlık görmeyi beklemektedir. Sınırda gümrük görevlileri ona sıradan insan muamelesi yapınca hayal kırıklığına uğrar.

Üzerinde “Güldenhouse” yazılı bir kamyonetin tacizi yolda Bayram’ın canını sıkar. Sınır geçince polise şikâyette bulunur; bir yabancı olarak kendisinin Almanya’da yaşadıklarını Türkiye’de bu kamyonet şoförüne yaşatmak ister ama başaramaz. Tersine, kendisi ceza ödemek zorunda kalır. Üstüne üstlük Mercedes’inin yıldızının çalınması ve stop lambasının camının düşmesi ile içinde derin yaralar açılır.

Bayram, Balkız’ına gereksiz yük olmasın diye kimseye armağan getirmemiş; Almanya’da yakınlaştığı Solmaz adlı kadını dahi arabasına almayı reddetmiştir; Münih’ten arkadaşı olan ve yolda karşılaştığı Veli, kendisinin aşırı yüklü aracından bir televizyonu almasını rica ettiğinde bu ricayı da reddeder. Gençliğinde, askerlik günlerinde vicdanını yitirmiştir; yolculuğuna devam ederken geçmişin anıları da onunla gelir. Diyarbakır - Siirt Sıkıyönetim Komutanlığı’nda cip şoförlüğü yaptığı yıllarda siyasilere yapılan baskılara tanıklık edişi; kendisinin de keyfî olarak kimilerine vuruşu aklından çıkmaz. Bu arada karayolunda Veli’nin arabasını yolda savrulmuş görür ama durup yardım etmez.

Karayolunda hızla ilerlerken “Fikrimin İnce Gülü” şarkısını dinleyip durmaktadır. Bu, yıllar önce Kezban'ın ona hediye ettiği plaktaki şarkıdır. Sürekli ümit verdiği Kezban uzun zaman onu beklemiş, ardından Ankara'ya gelmiş; ağabeyinin yanında yaşayıp evlere temizliğe giderken Bayram'ı görmeye devam etmiştir ama Bayram ona bir çay veya simit bile ısmarlamamıştır. Çünkü kendisini Mercedes hayalinden uzaklaştıracak tek bir kuruş dahi harcamak istemez. Kezban'ı yüzüstü bırakıp Almanya'ya gittikten sonra onun Beyşehirli bir balıkçı ile evlenmek üzere olduğu Bayram'ın kulağına gelir ama köye vardığında arabasını gören kızın kendisine tekrar vurulacağına inanmaktadır. Ölüm döşeğinde olduğunu duyduğu amcası ise onunla gururlanacak ve kendisini affedecektir. İbrahim'i ise kuzu çevirme yemeğe götürerek kendini affettirecektir.

İyi giyimi ve lüks otomobili ile güzel kadınları tavlayabileceğini sanan Bayram; Bursa'ya giderken Yalova feribotunda tanıştığı kadını arabasına davet eder ve kadın daha yanındaki koltuğa oturur oturmaz ona saldırır. Kadının çığlıklarla kaçması üzerine feribottaki herkese rezil olur. Bursa yolunda aksilikler peşini bırakmaz; arabasının susturucusu patladığı gibi sıçrayan bir taşla ön camı kırılır. Taş sıçratan kamyonun şoförü ile kavga edip yaralanır. Köy halkını büyüleyecek görüntüden iyice uzaklaşmıştır.

Sivrihisar'a çok yaklaşmışken kaza geçirir, aracının ön tamponu göçer. Köyünün girişinde karşılaştığı genç çobandan kötü haberleri alır: İbrahim Bayram'ın ihanetini çoktan öğrenmiş ve herkese anlatmıştır; Kezban Beyşehirli balıkçıyla evlenmiş, amcası ise hayatını kaybetmiştir. Köyde onu seven ve bekleyen hiç kimse yoktur. Hurda hâline dönmüş aracıyla bir dörtyol ağzında kendini ispatlayamamış olmanın ezikliği içinde nereye gideceğini bilemez durumda kalır.