Kırmızı figür tekniği

Thetis'in düğünü, Düğün Ressamı tarafından pyxis üzerine kırmızı figür tekniği ile yapılmış resim. yaklaşık MÖ 470/460. Paris: Louvre

Kırmızı figür tekniği, MÖ 530 yıllarında ortaya çıkan Antik Yunan vazoları ve çömlekleri üzerinde uygulanan bir boyama tekniğidir. Çömleğin arka planı siyaha boyanır, figürler ve detaylar ise kilin doğal rengi olan kırmızı veya turuncu renginde bırakılırdı. Kırmızı figür tekniğinin ilk uygulandığı yıllarda bir vazo üzerinde bir yüzün kırmızı figür, diğer yüzün siyah figür tekniği ile aynı ressam tarafından boyandığı görülmektedir.[1]

Kırmızı figür tekniği, Atina'da MÖ 520 civarında geliştirilmiş, birkaç on yıl içinde daha önce baskın olan siyah figür tekniğinin yerini almış ve MÖ 3. yüzyılın sonlarına kadar kullanımda kalmıştır. Modern ismi, daha önceki kırmızı zemin üzerine siyah figürlü tekniğin aksine, siyah zemin üzerine kırmızı renkli figür tasvirlerine dayanmaktadır. Attika dışında en önemli üretim alanları Güney İtalya'daydı ve bu tarz aynı zamanda Yunanistan'ın diğer bölgelerinde de benimsenmiş; Etrurya, Yunan Dünyası dışında önemli bir üretim merkezi haline gelmişti.

Kırmızı figür tekniği, basitçe ifade etmek gerekirse, siyah figür tekniğinin tersidir. Her iki teknik de üç aşamalı pişirim yöntemi[2] kullanılarak elde edilirdi. Resimler, şekillendirilmiş ancak pişirilmemiş kaplara, derimsi ve neredeyse kırılgan bir dokuya ulaştıktan sonra uygulanırdı. Attika'da, pişmemiş normal bir kil bu aşamada turuncu bir renkte olurdu. Çizilecek figürlerin ana hatları bir kazıyıcı ile hafifçe oyularak ya da kömürle çizilirdi, ancak kömür izleri pişirme sırasında tamamen kaybolurdu. Sonrasında ana hatlar, parlak bir kil sıvısı (slip) kullanılarak bir fırçayla yeniden çizilirdi. Ressam, bazen figüratif sahne üzerinde biraz değişiklik yapmaya karar verebilirdi. Böyle durumlarda, orijinal taslağın izleri bazı durumlarda görünür kalabilirdi. Önemli konturlar genellikle daha kalın bir kil sıvısı ile çizilir, bu da hafif çıkıntılı bir hat (kabartma çizgisi) oluştururdu; daha az öneme sahip çizgiler ve iç detaylar ise seyreltilmiş parlak kil ile çizilirdi.

Bu aşamada beyaz veya kırmızı gibi başka renklerdeki detaylar da eklenirdi. Kabartma çizgiler muhtemelen kalın boya batırılmış bir kıl fırça ya da ince bir saç teliyle çiziliyordu (Bazı kaynaklar bu çizgilerin içi boş bir iğneyle yapılmış olabileceğini öne sürse de, bu pek olası görünmemektedir).[3] Kabartma hatları uygulanmak zorundaydı, zira oldukça sıvı halde bulunan parlak kil, uygulanmadığı takdirde yeterince belirgin olmazdı. Tekniğin ilk gelişim aşamasından sonra, detayları ve derecelendirmeleri daha net gösterebilmek için her iki yöntem de kullanıldı. Figürler arasındaki boşluklar ise parlak gri bir kil tabakası ile doldurulurdu. Ardından, vazolar, üç aşamalı bir pişirme işlemine tabi tutulurdu. Bu süreçte, parlak kil indirgeme aşamasında karakteristik siyah ya da siyah-kahverengi rengini alır, son oksidasyon aşamasında ise kızıl renge dönüşürdü.[4] Son oksidasyon aşaması daha düşük sıcaklıklarda yapılması sebebiyle, vazodaki sırlı kısımların siyahtan kırmızıya geri oksitlenmesini engellerdi; zira bu kısımlar indirgeme aşamasında erimiş (sinterlenmiş) ve artık oksijenden korunmuştu.

Kırmızı-figür bir sahne Ressam Andokides tarafından yapılmış Belly Amphora'sı (Munich 2301). Münih: Staatliche Antikensammlungen

Bu yeni teknik, iç detayları çok daha iyi aktarmaya olanak tanıdığı için büyük bir avantaj sağladı. Siyah figürlü vazo resimlerinde bu tür detaylar, boyalı yüzeylere kazınarak yapılmak zorundaydı ve bu, fırça ile doğrudan uygulama kadar hassas değildi. Kırmızı figürlü tasvirler, siyah figürlü silüetlere kıyasla genellikle daha canlı ve gerçekçi görünüyordu. Ayrıca, siyah arka planlar üzerinde çok daha net bir kontrast oluşturuyorlardı. Artık insan figürleri sadece profilden değil, önden, arkadan ya da üç çeyrek açıdan da çizilebiliyordu. Kırmızı figür tekniği, figürlerde üçüncü boyutu ifade etmeye de olanak tanıdı. Ancak bu tekniğin dezavantajları da yok değildi. Sözgelimi, siyah kil sıvısı ile erkek tenini, beyaz boya ile kadın tenini ayırt etme yöntemi artık kullanılamıyordu. Kahramanlar ve tanrılar genellikle genç ve çıplak olarak tasvir edildiğinden, cinsiyetlerini giysiler ya da saç stilleriyle ayırt etmek de zorlaştı. İlk dönemlerde, insan figürlerinin kalınlığıyla ilgili bazı hatalı hesaplamalar da yapılmıştı.

Siyah figürlü vazo resimlerinde, önceden çizilen hatlar figürün bir parçası olarak kabul edilirdi. Ancak kırmızı figürlü vazolarda, bu hatlar pişirildikten sonra siyah arka planın bir parçası haline gelirdi. Bu durum, erken dönem vazolarda figürlerin oldukça ince olmasına yol açtı. Bir başka sorun ise siyah arka planın derinlikte bir alan göstermeye izin vermemesiydi, bu yüzden mekansal perspektif neredeyse hiç tercih edilmedi. Ancak tüm bu dezavantajlara rağmen, kırmızı figür tekniğinin sunduğu avantajlar çok daha fazlaydı. Özellikle kaslar ve diğer anatomik detayların betimlenmesi, bu tarzın gelişimini açıkça göstermektedir.[5]

  1. ^ Tekçam, Tamay. "Arkeoloji Sözlüğü". Alfa Yayınları. s. 331. ISBN 978-975-297-945-1. 
  2. ^ Kılıç, A. C. (2023). İngirgen (Redüksiyon) Ortamda Sırsız Seramik Pişirim Teknikleri ve Uygulama Yöntemleri 31 Ağustos 2024 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Ankara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi, 5(1), 360-378. https://doi.org/10.58608/augsfd.1224148
  3. ^ John Boardman: The History of Greek Vases, London 2001, p. 286. The hollow needle, or syringe, was proposed by Noble (1965). First publication of the hair method by Gérard Seiterle: Die Zeichentechnik in der rotfigurigen Vasenmalerei. Das Rätsel der Relieflinien. In: Antike Welt 2/1976, S. 2–9.
  4. ^ Joseph Veach Noble: The Techniques of Painted Attic Pottery. New York 1965. The Process was first rediscovered and published by Theodor Schumann: Oberflächenverzierung in der antiken Töpferkunst. Terra sigillata und griechische Schwarzrotmalerei. In: Berichte der deutschen keramischen Gesellschaft 32 (1942), S. 408–426. More references in Noble (1965).
  5. ^ John Boardman: Athenian Red Figure Vases: The Archaic Period,1975, p. 15-16