Türklerde içki

İslamiyet öncesi ve sonrasında Türklerde devam eden içecek kültürü çeşitli maddelerle sürdürülmüştür. Dîvânu Lugâti't-Türk'te "içkü" kelimesi alkollü veya alkolsüz tüm içilen sıvılarla ilgili kullanılır. İslamiyet öncesi kımız, suci gibi isimlerle anılan içeceklerin yanı sıra şarap, rakı, boza, ayran, kahve ve en son çay Anadolu ve Rumeli Türklerinin içecekleri arasında yer almaktadır.

İslamiyet öncesi Türklerde içecek

[değiştir | kaynağı değiştir]
Kımız

İslam öncesi Türklerde mayalanmış at sütünden yapılma Kımız adı verilen beyaz renkli ve ekşi ayran tadına benzer içecek kullanılmaktaydı. Kımız, Orta Asya steplerinde hâlen ailece içilen içecekler arasında yer almaktadır. Alkol oranı düşük bir içki olan kımız, kalorisi yüksek olduğu için bir öğün yerine geçtiği gibi gün boyunca içildiğine de rastlanmaktaydı.[1]  En hafif kımızda % 1 alkol, en sert kımızda ise % 3 alkol bulunmaktadır.[2]

Eski Türkler’de kımızın yanı sıra çeşitli bitkilerden elde edilen içecekler de vardı. Örneğin darıdan şarap yapılıp bunun kımızla karıştırılmasıyla elde edilen ve Tarasun adı verilen bir içkileri vardı. Ayrıca üzümden de şarap yaparlardı. Buğday ve darıdan yapılan çeşitli içkilere Göktürkler begni diyorlar, Oğuzlar boza yapmayı da biliyorlardı. Hunlar’ın medus (bal şarabı olduğu sanılmaktadır) ve camum (arpadan yapılan bir içki) adı verilen içkilerinin olduğu bilinmektedir.[3]

Ayran

MS 552-745 yılları arasında hüküm süren Göktürklerin ekşiyen yoğurdun ekşiliğini azaltmak için üzerine su eklemesiyle ortaya çıkmıştır.[4] Türklerin Batı dünyasına tanıttığı millî içeceği yoğurttan imal edilen ayran Kaşgarlı Mahmud'da aynen "ayran" biçiminde geçmektedir.[5] Ayran ortaya çıktığı günden bugüne Türklerin yemeklerle birlikte kullandığı içeceklerin başında gelmiştir. Ayran günümüzde dahi özellikle et yemeklerinin yanında halkın tercih edilebildiği içecekler arasındadır.

İslamiyet sonrası Türklerde içecek

[değiştir | kaynağı değiştir]

İslamiyet sonrası dönemde İslam alimlerinin çoğunluğunun alkollü içeceklere yönelik olumsuz görüşlerine karşın[kaynak belirtilmeli] Türklerde içki tüketimi son bulmamış ziyafet ve kutlamalarda içki kullanımı devam etmiştir[kaynak belirtilmeli]. Osmanlı döneminde yer yer daha sıkı gözetilen içki yasağına karşın özellikle üst sınıflarda alkollü içki kullanımı sürmüş[kaynak belirtilmeli] bu yasağa kimi dönemlerde boza hatta kahve de eklenmiştir. Osmanlı döneminde afyonun yanı sıra afyonla karışık bir içecek olan Berş gibi maddeler de kullanılmış olduğu tarihi metinlerde geçmektedir[kaynak belirtilmeli].

Divan-ı Lugat-it Türk'te içki

[değiştir | kaynağı değiştir]

İslamiyet sonrası kaleme alınan ilk metinlerden olan Divan-ı Lugat-it Türk'te ziyafetler ve kutlamalarda içki kullanımına ilişkin satırlar yer almaktadır. Divan'da süçik, kımız, şarab vs. adlarla içecek maddelerin adı geçmektedir. Divan-ı Lugat'taki içki kullanımına ilişkin satırlardan biri şu şekildedir:

"Mere 'Azra'il aman

Tanrınun birligine yokdur güman

Men seni böyle bilmez idüm

Oğrılayın can alduğın tuymaz idüm

Dökmesi büyük bizüm tağlarumuz olur

Ol tağlarumuzda bağlarumuz olur

Ol bağlarun kara salkumlu üzümi olur

Ol üzümi sıkarlar al şarabı olur

Ol şarabdan içen esrük olur

Şarabu-y-idüm tuymadum

Ne söyledüm bilmedüm

Biglige usanmadum yigitlige toymadum

Canum alma 'Azra'il meded "[6]

Divan-ı Lugüt-it Türk'te alkollü içeceğe süçik, içki içilen yere kepit, şarapla sarhoş olmaya ise süçik onu esürtti denilmekteydi.

Timur'un torunu Uluğ Beyin büyük din adamlarının katıldığı resmi ziyfaetlerinde bile Cengiz yasasına riayet ettiği ve Ubeydullah Ahrar'ın rivayetine göre Çinihane (güzel sanatlar müzesi) yapıldıktan sonra din adamları ve bilginlerin de davetlilerin arasında bulunduğu büyük bir ziyafet tertip etmiş ve Cengiz yasasına göre şarap fıçıları da hazır bulundurulmuştur.[7]

Selçuklularda içki

[değiştir | kaynağı değiştir]

Selçuklu hükümdarları da Moğol hanları gibi bir kimseyi şereflendirmek için ona içki sunuyorlardı.[8] Sultan II.Gıyâseddin Keyhüsrev'in eğlence ve içki meclisleri meşhur olmuştur. Alâeddîn Keykubâd'ın tahta çıkışında günlerce süren sazlı, sözlü, içkili, yemekli şenlikler düzenlenmiştir.[9]

Reşîdü'd-din Fazlullah'ın Selçuklu dönemini anlattığı Cami'ü't-Tevârih adlı eserinde Selçuklu sultanı Alp Arslan,ın Rum meliki ile yaptığı savaştan galip çıkıp meliki sofrasında ağırladığını aktarır ve işret meclisini şu şekilde tasvir eder: "Ondan sonra sofra kuruldu meclis-i işret ve bezm-i nusret hazırlandı/donatıldı. Altın külahlı gümüş bacaklı sâkîler, ferahlatıcı kaderleri dolaştırdılar. (Onlar) tasları bırakınca mutribân, güzel şarkılarını (elhân), çeng'in hoş namelerini ve müziği (sâz) başlattılar. Bülbül gibi şakıdılar. Irak ve Isfahân nağmelerini, perde-i nevâ'da âvâz-ı berbet'le çaldılar. Şarâb-ı erguvânî (içip) erganûn dinlediler. Neşe veren şarabın dimağları ısıttığı sırada, korku uyandıran haya örtüsü, çehre-i mükâlemetten düştü." Re'şîdü'd-din Fazlullah'ın Selçuklu Sultanı Melikşâh ile ilgili şu satırlar onun da içkiyi sevip kullandığını göstermektedir: "Sultan Melikşâh, kudret ve şevket sahibi, güçlü, yayı kuvvetli, iyi huylu, merhametli ve cömert bir padişah idi. Fakat şaka/mizah ve alçak/dûn (karakterli kimseleri) severdi. Şaraba, ava ve kadınlarla düşüp kalkmaya düşkün olub müdebbir-i mülk'ü Hâsbeg-i Pelengerî idi."[10]

Sultan Melikşâh'ın yakın adamlarından İbn Belengerî, emirleri toplayıp Melikşâh için şunları söylemiş olduğu nakledilir:" Bu Sultan felah bulmaz, padişahlığa salih değildir, gafil ve gururludur, iş bilmez hamr ile meşgul olup devlet işine bakmaya vakti yoktur."[11]

14. yüzyılın meşhur Arap seyyahlarından İbn Batuta (1304-1368) meşhur seyahatnamesinde aralarına girdiği bazı Türk topluluklarının "Nebiz"i  Hanefi mezhebinde oluşlardan dolayı helal saydıklarını hem içtikleri hem de birbirlerine sunduklarını, hükümdarın da yemek sonunda çevredekilere dolu olan kımızları dağıttırdığını, kendisine sunulan içkiyi ise kullanmayıp Türklere hediye  ettiğini kaydetmektedir.[12]

Osmanlılarda içki

[değiştir | kaynağı değiştir]

Orhan Bey (1281-1362) zamanında yazılan ve dini, tasavvufi mesneviler dışında aşk konulu mesnevilere öncülük etme ve ilk örnek olma özelliğini taşıyan Hoca Mes'ud'un Süheyl ü Nev-bahâr adlı mesnevisinde 13 ve 14. yüzyıl Anadolusunun yaşama, yeme-içme kültüründen öğelerin sergilendiğini görebiliriz. Eski Türk adetlerinden olan yemekli ve içkili şölen ve toylara Mesnevi'de değinilmekte, yemek ziyafetinden sonra içkilerin içildiği dile getirilmektedir:

Aradan ta'âmı çü götürdiler

Bu kez süci içmege oturdılar.

İçkiler de çeşit çeşit ve boldur bu sofralarda:

Eger at kaçayidi çılbır üzüp

Süciden kımızdan geçeydi yüzüp

İçkiler içilirken bir yandan sazlar çalınmakta, müzik dinlenmektedir:

Çalındı def ü nây u çeng ü rebâb

Döküldi süci geldi nukl u kebâb

Ol arada key içdiler nûş-a-nûş

Rebâb u ney ü çeg iderdi hurûş

Daha da ötesi içkili olan bu ziyafetlerde günümüzdeki "şerefe kadeh kaldırma" türünden bir gelenek de bulunduğu, içki kadehinin, kişinin sağlığına, mutluluğuna vs. kaldırılmaktadır:

Süheyl'e nakâş bir ayah tutdı uş

Anun saylığına bunı eyle ûş

Didi sayluguna bunı içdüm uş

Eyitdi ki sahhâ vü canuna nûş

Anun saylıgına süci içelüm

Humar yazalım gönlümüz açalum

Şeh-i Hâverân camı toldurdıdı

Anun saylıgına vü kaldurdıdı[13]

Osmanlı'da içki kullanıp sarhoş olan ve kamuda bu halleriyle görülen kişiler zabıtalar tarafından yakalanıp kadı huzuruna çıkarılır ve cezalandırılırdı. Ünlü Şeyhülislam Ebussuud Efendi "Evinde hamr kurup içen müslümana ne lazım olur?" şeklindeki soruya "Had ve ta'zir lazım olur." şeklinde cevaplamıştır.[14] Özellikle IV.Murad döneminde içki yasağı çok sert uygulanmıştı. Ancak dönem dönem daha da sertleşen yasağa rağmen içki kullanımının tamamen ortadan kalkmış olmadığı döneme şahitlik eden Batılı seyyahların eserleriyle olduğu kadar şair ve ediplerin eserleriyle de ortadadır. Yıldırım Beyazıd[15] ve IV. Murad'ın[16] yanı sıra özellikle de yeniçerilerin içki düşkünü oldukları belirtilir.[17]

Araştırmacı Stefanos Yerasimos, 15-16.yüzyıl Osmanlı Saray mutfağıyla ilgili kitabında "...saray defterlerinde hiçbir alkollü içkiye rastlayamayız. İçki, şarap olarak, ancak saray tarafından üstlenilen Avrupa elçiliklerinin iaşe giderlerinde geçer" demektedir.[18]

1554'te Avusturya elçisi olarak göreve başlayan Busbecq, Buda'da sofrasına davet ettiği Türklere şarap ikram eder. Onlarla ilgili gözlemini de kaydeder:

"...benimle birlikte yemek yiyen birçok Türk'ün soframdaki şaraba karşı takdir hislerine şahit oldum. Bir lüks saydıkları şarabı her fırsat buluşta büyük bir arzu ile içmeye kalkarlar. Soframda, ricam üzerine geç vakitlere kadar kaldılar, fakat artık yorulup da yatak odama çekilince onlar da çıkıp gittiler. Büsbütün sarhoş olmadıklarına hayıflanır gibiydiler. Sora bir köle ile tekrar biraz şarap ve birkaç gümüş kupa istettiler. Issız bir yerde içkiye devam ederek geceyi geçirmek istiyorlarmış. Ricalarını yerine getirmelerini adamlarıma söyledim. Körkütük, küfelik olucaya kadar içtiler. Şarap içmek Türklerde büyük günah sayılır. Hele yaşlıların yanında çok ayıptır. Bazı gençler hoşgörülecekleri ümidiyle böyle bir günahı göze alabilirler. Ayrıca bir defa içtikten sonra az da olsa çok da olsa fark etmeyeceğini düşünerek içebildikleri kadar içerler"[19]

Lady Montagu Belgrad'da karşılaştığı ve geniş bir kütüphaneye[20] ve "Hristiyanların pek çoğunda olmayan fikir olgunluğuna ve nezakete sahip" olmakla[21] övdüğü ayrıca kendisine Kur'an'ı Arapçasından okuduğunda büyük bir zevk alabileceğini söyleyen bir Osmanlı Paşası Ahmet Bey'in kendisi gibi rahatça içki içtiğini gördüğünde kendisine neden içtiğini sorar, Ahmet Bey'in yanıtı ise şöyledir:"Allah her şeyi insanlar için yaratmıştır, Kur'an'da şarabın men edilmesi maküldür fakat bunu, sadece halk arasında intizamsızlığa sebep olduğu için yapmıştır, dedi ve şöyle devam etti: Peygamber şarabı ölçülü bir şekilde içmeyi asla men etmemiştir, fakat yine de dedikoduya meydan vermemek için şarabı alenen içmem."[22]

Türkiye'ye 1884'te gelmiş 1898 yılına kadar İngiltere elçiliğinde sekreter olarak çalışmış olan Sir Charles Eliot, Türkiye ile ilgili yazdığı ilk olarak 1900'de daha sonra da ilavelerle 1907'de basılan eserinde şu satırlarla Türklerdeki alkollü içki kullanımına ilişkin gözlemlerini ortaya koymuştur: "İstanbul'daki aristokrat zümre çok içki içer. Bu kimseler içtikleri zaman mutlaka sarhoş olmak için içerler. Ama şüphesiz Avrupai tesirlerin bulaştığı bu zümreyi asla tipik müslümanlar olarak vasıflandıramayız. Toplumun bu kesimini bir kenara bırakırsak, Türk milletinin büyük çoğunluğu (Askerler, köylüler, tüccarlar ve ilim adamları) alkole dokunmazlar."[23]

Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey 1922 yılında İstanbul halkının en fazla içkiye düşkün olduğu zamanı III. Selim'in asrı olduğunu başta padişah olmak üzere devrin en meşhur adamlarının bile işret müptelası olduğunu belirtip meyhanelerin  o dönem zarif insanlar meclisi sayıldığına da işaret eder. Akşamcıların türlü hallerini, vasıflarını, tavırlarını uzun uzadıya anlatan Ali Rıza Bey eserinde akşamcıların Ramazan'a hürmeten içkiyi geçici olarak terk ettiğini de eserinde vurgulamayı da ihmal etmez. Ali Rıza Bey Cumhuriyet öncesindeki çeşitli dönemlerdeki içki yasaklarına rağmen içki düşkünlerinin düşkünlüklerinden vazgeçmedikleri ve her durumda içmenin bir yolunu bulduklarını ifade etmekte yeni nesilde ise tam tersine içkiye ve içkili meclislere yönelik bir nefret hissinin doğmuş olduğunu ve bunun da takdire şayan olduğunu da eklemektedir.[24]

Osmanlı tıp kitaplarında yemek konusunun hemen arkasından ilkin su ile başlayan ve daha sonra içki ve özelde de şarap konusunun ele alındığı içecekler bahsi gelmektedir. Osmanlı Hekimleri konuya şarabın şeriatta damlasının yasak olduğunu ortaya koyarak giriş yapmakta ve kendilerinin de konuyu ele almalarının sebebini bu konuyla ilgili sorulan sorulara cevap vermek ve şarabın yarar ve zararlarını açıklamak olarak bildirirler.[25]

Tütün İslam toplumlarına görece geç bir tarihte girmiştir. Alkollü içecekler gibi İslamiyetin ilk dönemlerinde mevcut olmadığından İslam din bilginleri tütün kullanımının haramlığı-helalliği (dini yasak veya onaylılığını) tartışmışlar bir grup yasaklığına fetva verirken diğer bir grup toplumdaki yaygınlığını ve alkol gibi sarhoşluk hali oluşturmadığı için onay vermek gerektiğini düşünüp serbest bırakılması gerektiğini savunmuştur. Tütünün haram olmadığını savunan meşhur kişilerden biri Osmanlı Şeyhülislamlarından Bahayi Efendidir. Şeyhülislam Bahayi Efendi tütünün haram olmadığına dair vermiş olduğu fetva ile devrin diğer bazı din adamlarının öfkesini üzerine çekmiştir. Şeyhülislamın kendisinin de tütün ve afyon gibi keyif verici maddeleri kullandığı, meclisler kurdurduğu da tarihi bazı kayıtlarda geçmektedir.[26]

İlk kahve dükkânı 1544'te İstanbul Tahtakale'de iki Suriyeli Arap tarafından açıldı. Ebussuud Efendi'nin fetvasıyla haram ilan edilen kahve 1623-1640 yılları arasında IV.Murad'ın döneminde tütün ve alkolle birlikte tehlikeli madde haline gelmiştir.[27] Kendinden önceki şeyhlülislamların aksine Bostanzade Mehmet Efendi kahvenin haram olmadığını, hatta faydalı olduğuna dair fetva vermiştir.[28]

Kudret Emiroğlu, Türkiye'de biranın ilkin 1850'de Zonguldak'ta kömür üretiminde çalışan Sırp, Hırvat, Doğu Avrupalı İşçiler tarafından içildiği, zamanla müslümanların da bu kültürü benimseyip şehirde birahaneler kurulduğunu aktarır. Ankara'ya da 1890'ların başında birahane ve biranın girişi Avrupalı ve gayrimüslim demiryolu işçileri kanalıyla olmuştur Emiroğlu'nun aktardığına göre.[29]

Cumhuriyet sonrası

[değiştir | kaynağı değiştir]

Alkollü içecekler

[değiştir | kaynağı değiştir]
13 Ekim 1923 tarihli Resimli Gazete'de Men-i Müskirat Kanunu ile ilgili karikatür.

23 Nisan 1920'de Men-i Müskirat kanunu ile Ankara'da toplanan meclis içkiyi toptan yasaklamıştır. 9 Nisan 1924’te kanunda bir değişiklikle içki yasağına sona erdirildi. Erzurum Milletvekili Ziyaeddin Bey’in: “Deniliyor ki kanun tatbik edilemiyor. (...) Onu meneden memurlar, vazifedarlar kendileri içer, meyhanecilik ederlerse tabii menedilemez.” ifadesi yasağın sürdürülemez olduğunun itirafı niteliğindedir. 22 Mart 1926’da kanun kesin olarak yürürlükten kaldırıldı ve içki üretimi, ithalatı ve ticareti tümüyle devlet tekeline alındı.

"İspirto ve ispirtolu içkiler 1925 yılında devlet tekeline alınmış, bir yıl boyunca bir Polonya şirketine verilen işletme, 1926'dan itibaren doğrudan İnhisar (Tekel) idaresince yürütülmeye başlanmıştır. Tekel'in bir hedefi de halkı alkol derecesi yüksek olan rakı yerine şarap ve biraya alıştırmak olarak ifade edilmektedir. 1942 yılında şarap imalatı tekel dışına çıkarılmıştır."[30]

Bu dönemde devletin üst düzey bürokratları, şair, yazar ve ediplerin içkili masalarındaki sohbetleri, söyleşileri meşhurdur. Dönemin bazı figürlerinin de içki kullandıkları bilinmektedir. Bunların içinde en meşhurlarından biri Mehmet Akif'in damadı, Arapça ve Farsçadan çeviriler yapan, Tan ve Cumhuriyet gazetelerinde dış politika yazıları yazan ve "Tanrı Buyruğu" adıyla Kur'an meali yazan Ömer Rıza Doğrul'dur. Doğrul'un rindaneliği ve İslamiyetin içkiyi yasaklamadığı iddiası meşhurdur.[31]

Osmanlı'nın çayı 1600'lerde tanıdığı ancak çay tiryakiliğinin 1840'larda başladığı bildirilir. 1857'de Ahmed Ebül-Hayr'ın yazdığı Risale-i Çay yayımlanmıştır. Çay üretimi de ilkin 1878'de Japonya'dan getirtilen tohumlarla Doğu Karadeniz'de dikimi ile başlamış ancak yaygınlaştırılamamış, 1923'te Batum'dan tohum getirilerek yenide dikim denemeleri yapılmış ancak bu teşebbüs de yarım kalmış Rize'de tam üretimin başlaması ise ancak 1947 yılında Rize Fabrikası yoluyla olabilmiştir.[32]

Özellikle İslamiyet sonrası Türk devletlerinde alkollü içki kullanımının ne ölçüde olduğu ve alkollü içeceklerin kimler tarafından kullanıldığı noktasında iki farklı görüş vardır. Alkollü içeceklerin sadece gayr-i müslim (müslüman olmayan) tebaa arasında yaygın olduğu müslümanların içki yasağı sebebiyle çok azının içki kullanmış olabileceğini ve kullanmaları durumunda da kendilerine ceza verildiğini belirten grupta yer alan yazarlar bu görüşün aksini savunan tarihçileri tarihi çarpıtmakla, metinleri yanlış okumakla suçlamaktadırlar.[33] Tarihçi Prof.Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı,[34] Prof.Dr. Osman Turan, Prof.Dr. Halil İnalcık,[35] Prof.Dr.İlber Ortaylı gibi akademisyen tarihçiler Osmanlı İmparatorlarından bazılarının içki kullanmış olduklarını tarihi belgelere dayanak kitaplarına koymuşlardır. Prof.Dr. Ahmet Akgündüz, Prof.Dr.Ekrem Buğra Ekinci gibi hukukçu akademisyenler ise yukarıda andığımız şekilde padişahların içki kullanmadıklarını, edebiyatta geçen şarap, sâki, meclis-i işret, pir-i muğyan gibi terimlerin ise tamamen mecazi olduğunu öne sürmüşlerdir.

  • Süci - Alkollü içecek, şarap
  • Esrümek - Sarhoş olmak
  • Çeng - Telli bir tür çalgı
  1. ^ Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş C.IV, s.197; Emel Esin, Türk Kozmolojisine Giriş, İstanbul, 2001, s.102
  2. ^ Kültegin Ögel, Türkiye&de Alkol Kültürü, http://www.ogelk.net/Dosyadepo/alkol_kulturu_kultegin_ogel.pdf 17 Kasım 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  3. ^ Sami Kılıç-Ali Albayrak, İslamiyetten Önce Türklerde Yiyecek ve İçecekler, Turkish Studies, Vol 7/2 Spring 2012, Ankara, s.714
  4. ^ Prof. Dr. Ziya Mocan. "Turkish News Weekly - Ayranı kim buldu?" (PDF). 19 Ocak 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Kasım 2009. 
  5. ^ Kudret Emiroğlu, Gündelik Hayatımızın Tarihi, Türkiye İş Bankası, İstanbul, 2012,s.355
  6. ^ Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı I, Ankara: TTK, 1989, s.179
  7. ^ Abdülkadir İnan, Makaleler ve İncelemeler II.Cilt, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1991, s.224
  8. ^ Faruk Sümer, Oğuzlar, Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fak.Yay, 1972, s.XI,104
  9. ^ Salim Koca, Selçuklu Devri Türk Tarihinin Temel Meseleleri, Berikan Yayınevi, Ankara, t.y. s.72, 318
  10. ^ Reşîdü'd-din Fazlullah, Cami'ü't-Tevârih-Selçuklu Devleti, çev. Erkan Göksu-H.Hüseyin Güneş, Selenge Yayınları, İstanbul, 2011, s.116-117, 216-217
  11. ^ Feth b.Ali b.Muhammed el-Bundârî, Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, Ankara, 1999, s.207-208 aktarıldığı yer Reşîdü'd-din Fazlullah, Cami'ü't-Tevârih, 419.dipnot, s.217
  12. ^ İbn Batuta, İbn Battûta Seyahatnâmesi, Cilt 1, çev.A.Sait Aykut, İstanbul, YKY, 2004, s.484, 485
  13. ^ Mes'ud Bin Ahmed, Süheyl ü Nev-Bahar, İnceleme:Cem Dilçin, Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayını, 1991, s.119-120
  14. ^ Ertuğrul Düzdağ, Şeyhülislam Ebussuud Efendi Fetvaları Işığında 16.Asır Türk Hayatı, İstanbul: Enderun Kitabevi, 1972, s.146
  15. ^ İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Cilt 1, TTK, Ankara, 1988, s.280
  16. ^ İ.Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Cilt 3, s.214-215
  17. ^ Ahmet Refik Altınay, Eski İstanbul, İstanbul, İletişim Yayınları, 1998, s.40
  18. ^ Stefanos Yerasimos, Sultan Sofraları-15. ve 16. yüzyılda Osmanlı Saray Mutfağı, İstanbul, YKY, 2002, s.27
  19. ^ Ogier Ghiselin de Busbecq, Türkiye'yi Böyle Gördüm, çev. Aysel Kurutluoğlu, İstanbul, Tercüman 1001 temel Eser, t.y. 19-20
  20. ^ Lady Montagu, Türkiye Mektupları- 1717-1718, çev. Aysel Kurutluoğlu, Tercüman 1001 Temel Eser, t.y. s.29
  21. ^ Lady Montagu, a.g.e. s.30
  22. ^ Lady Montagu, a.g.e. s.42
  23. ^ Sir Charles Eliot, Avrupa'daki Türkiye, çev. Adnan Sınar, Şevket Serdar Türet, t.y. Cilt 1, s.192
  24. ^ Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, Bir Zamanlar İstanbul, Haz.Niyazi Ahmet Banoğlu, Türcüman 1001 Temel Eser, t.y.s.288, 295-297
  25. ^ Ayten Altıntaş, Osmanlı Hekimlerinin Sağlık Kuralları, Maestro Reklamcılık, İstanbul, 2012, s.79-85 ve aynı yazarın, Sağlığın Can Damarı-Osmanlı Tıbbında Sağlıklı Yaşam, Yediveren Yayınları, 2013, s.119-127
  26. ^ Rahmi Er, Bediüzzaman el-Hemezânî ve Makâmeleri, MEB Yayınları, İstanbul 1994, 16, 22
  27. ^ Kudret Emiroğlu, Gündelik Hayatımızın Tarihi, Türkiye İş Bankası, İstanbul, 2012,s.365-366
  28. ^ Sina Akşin, Türkiye Tarihi 2, s.156
  29. ^ Kudret Emiroğlu, Gündelik Hayatımızın Tarihi, Türkiye İş Bankası, İstanbul, 2012,s. 385
  30. ^ Kudret Emiroğlu, a.g.e. s.381-382
  31. ^ Fuat Bozkurt, Türk İçki Geleneği, Kapı Yayınları, İstanbul, 2006, s.13
  32. ^ Kudret Emiroğlu, Gündelik Hayatımızın Tarihi, Türkiye İş Bankası, İstanbul, 2012,s.362-363
  33. ^ [http://www.ekrembugraekinci.com/pdfs/osmanlipadisahlariickiicermiydi.pdf Ekrem Buğra Ekinci:Osmanlı Padişahları İçki İçer Miydi?]
  34. ^ İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Cilt 1 ve 3, TTK, Ankara, 1988
  35. ^ Halil İnalcık, Has-bağçede 'ayş u tarab-Nedimler Şairler Mutrîbler, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2010
  • Abdülkadir İnan, Makaleler ve İncelemeler II.Cilt, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1991
  • Ahmet Refik Altınay, Eski İstanbul, İstanbul, İletişim Yayınları, 1998
  • Ayten Altıntaş, Osmanlı Hekimlerinin Sağlık Kuralları, Maestro Reklamcılık, İstanbul, 2012
  • Ayten Altıntaş, Sağlığın Can Damarı-Osmanlı Tıbbında Sağlıklı Yaşam, Yediveren Yayınları, 2013
  • Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş C.IV
  • Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, Bir Zamanlar İstanbul, Haz.Niyazi Ahmet Banoğlu, Türcüman 1001 Temel Eser, t.y.
  • Emel Esin, Türk Kozmolojisine Giriş, İstanul, 2001
  • Ertuğrul Düzdağ, Şeyhülislam Ebussuud Efendi Fetvaları Işığında 16.Asır Türk Hayatı, İstanbul: Enderun Kitabevi, 1972
  • Faruk Sümer, Oğuzlar, Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fak.Yay, 1972
  • Fuat Bozkurt, Türk İçki Geleneği, Kapı Yayınları, İstanbul, 2006
  • İbn Batuta, İbn Battûta Seyahatnâmesi, Cilt 1, çev.A.Sait Aykut, İstanbul, YKY, 2004
  • İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Cilt 1 ve 3, TTK, Ankara, 1988
  • Kudret Emiroğlu, Gündelik Hayatımızın Tarihi, Türkiye İş Bankası, İstanbul, 2012
  • Kültegin Ögel, Türkiye&de Alkol Kültürü, http://www.ogelk.net/Dosyadepo/alkol_kulturu_kultegin_ogel.pdf 17 Kasım 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  • Lady Montagu, Türkiye Mektupları- 1717-1718, çev. Aysel Kurutluoğlu, Tercüman 1001 Temel Eser, t.y.
  • Mes'ud Bin Ahmed, Süheyl ü Nev-Bahar, İnceleme:Cem Dilçin, Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayını, 1991
  • Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı I, Ankara: TTK, 1989
  • Ogier Ghiselin de Busbecq, Türkiye'yi Böyle Gördüm, çev. Aysel Kurutluoğlu, İstanbul, Tercüman 1001 temel Eser, t.y.
  • Reşîdü'd-din Fazlullah, Cami'ü't-Tevârih-Selçuklu Devleti, çev. Erkan Göksu-H. Hüseyin Güneş, Selenge Yayınları, İstanbul, 2011
  • Sir Charles Eliot, Avrupa'daki Türkiye, çev. Adnan Sınar, Şevket Serdar Türet, t.y.
  • Salim Koca, Selçuklu Devri Türk Tarihinin Temel Meseleleri, Berikan Yayınevi, Ankara, t.y.
  • Stefanos Yerasimos, Sultan Sofraları-15. ve 16.Yüzyılda Osmanlı Saray Mutfağı, İstanbul, YKY, 2002
  • Sami Kılıç-Ali Albayrak, İslamiyetten Önce Türklerde Yiyecek ve İçecekler, Turkish Studies, Vol 7/2 Spring 2012, Ankara, ss.707-716
  • Sina Akşin, Türkiye Tarihi Cilt 2

Dış bağlantılar

[değiştir | kaynağı değiştir]