Vech-i Din
Bu maddenin veya maddenin bir bölümünün gelişebilmesi için alakalı konuda uzman kişilere gereksinim duyulmaktadır.Nisan 2017) ( |
Makale serilerinden |
Makale serilerinden |
Vech-î Dîn Nâsır-ı Hüsrev’in, İsnâ‘aşer’îyye Şiî'liğinin Câferî Mektebi yerine İsmailî Mektebi'nin rehberi mahiyetinde olup farklı İslamî-Bâtınî düşünce ve uygulamaları hakkındaki te'villerini muhteva eden bir eseridir.[1]
Vech-î Dîn’e göre İsmailî mezhebinin itikadî ilkeleri
[değiştir | kaynağı değiştir]Vech-î Dîn’in öğretisinde “Cenâb-ı Hakk’ın insanlara karşı hücceti olan İmâm mevcuttur.”
İmân
[değiştir | kaynağı değiştir]- Cinnet akıldan ibârettir. İnsanlar ise Senât’ûl-Hilkât’tir.
- “Resûller” “Hüdâvend-i Tenzil,” onların vasileri olan “İmâm-ı Zamân” da “Hüdâvend-i Te’vil”dir.
- Cehennem, “Cehl ve Hamakât” demektir.[2]
İ’tikad
[değiştir | kaynağı değiştir]- İnsanda altı cihetin mevcudiyetinden ötürü Allah-u Teâlâ insanlara “Nâtık” adı verilen Âdem, Nûh, İbrahim, Mûsâ, İsâ ve Muhammed gibi altı büyük peygamber göndermiştir. Her peygamberin ardından da altı tane büyük imâm gelmiştir. Altıncı büyük imâmdan sonra ise tekrar yeni bir Nâtık – Peygamber gönderilir.[3]
Şer’iât, Abdest ve Nâmaz
[değiştir | kaynağı değiştir]- Şer’iâtin zâhirî olduğu gibi bâtını da vardır. Her peygamber “Sâmit İmâm” diye bilinen ve Nâtığa gelen vahyin bâtınî mânasını izahâtla görevlendirilen bir “Esâs” ya da “Susan” tarafından tâkip edilir.
- Yedinci “Nâtık” Bâtın’îyye Mezhebi’nin müjdecisi olan Muhammed bin İsmâ‘il’dir. Onun Esâs’ı da Bâtın’îyye i’tikadının müessisi olan “Meymûn’ûl-Kaddâh’ın oğlu ʿAbd Allâh İbn-i Meymûn” ile oğullarıdır.
- Dinî teklifler birer mahiyeti te’vil ile örtülüdür. Örneğin, abdest bâtınen Hüdâvend-i Zamân’ın ahdini iltizâm eder ve düşmanlarından inkıtâ’dır.
- Nâmaz’ın hakikâtiyse Hüdâvend’in dostlarına ittisâldir.
Makale serilerinden |
Esâslar, Oruç, Fıtır ve Ramazan Bayramı
[değiştir | kaynağı değiştir]- Yedi “Nâtık (Âdem, Nûh, İbrahim, Mûsâ, İsâ, Muhammed ve Muhammed bin İsmâ‘îl eş-Şâkir)”, “Yedi Esâs ya da Sâmit İmâm (Şit, Sam, İsmâ‘il, Hârun, Şem’ûn, Ali el-Mûrtezâ, “Meymûn’ûl-Kaddâh’ın oğlu ʿAbd Allâh İbn-i Meymûn” ve Oğulları),” “Altı İmâm (Hasan el-Mûctebâ, Hüseyin Seyyîd’ûs-Şuhedâ, Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn, Muhammed el-Bakır, Câʿfer es-Sâdık, İsmâ‘îl bin Câʿfer el-Mûbarek)”, birer Bâb-ı Hüccet, Dâ’î-i Belâğ ve Mutlâk, Me’zûn Mutlak ve Mahdût, beş haddi ulvî olan, “akıl,” “nefs,” “vecd,” “feth,” “hayâl” – ki hepsi otuz eder – gibi kavramları anlayıp haklarında malumât edindikten sonra bayram ederler.
- İnsanların yememekten ve içmemekten kurtulmalarından dolayı “Ramazan Bayramı” “Esâs”ın dilidir. İşte Mü’minler de bu “Esâs” sayesinde ilîm zâ’fından sıyrılıp otuz gün süresince sukûn’un dili olan oruç’tan sonra ilîm ile tekemmül ederler.
- Ramazan Bayramı’nın te’vili “Esâs”ın ilmiyle anlaşıldığından onun delili de “Fıtır” gibi “Esâs”ın ismi olan Ali’nin üç harfinden meydana gelmiş olmasıdır.
Zekât ve Hac
[değiştir | kaynağı değiştir]- “Zekât” da “Esâs”a dâhildir. Çünkü Zekât Arapça’da “Tahâret” anlamını taşımaktadır. Şek ve şüpheden temizlenmekte “Esâs”ın ilmi olan te’vil ile oluşur.
- “Hac” da “Nâmaz” gibi Mü’minleri Hüdâ’nın dostlarına yakınlaştırmaktadır.[4]
Kaynakça
[değiştir | kaynağı değiştir]- ^ TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 32, sayfa: 397
- ^ Tahir Harimî, Naklî İlimler Tarihi – Kelâm Tarihi: Dürzî Mezhebi. (Dürzîler’de “Ûkkal” ve “Cühhal” diye bir nev’i taksimât yaparlar. Nâsır-ı Hüsrev’in te’villeriyle kuvvetli bir benzerlik gösteren bu akidelerin kaynaklarının hep ortak olduğu ve mezhepler tarihinin çeşitli safhalarında rastgeldiğimiz benzer i’tikatların zamanımıza dek hep ufak farklılıklarla birbirlerinden aktarılarak geldikleri anlaşılmaktadır.)
- ^ Öz, Mustafa, Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sözlüğü, Ensar Yayıncılık, İstanbul, 2011. [Muhammed bin İsmâ‘il bin Câ’fer’in eğitmeni olan kişinin adıdır. Daha sonra oluşan Bâtınîlik Mezhebi’nin i’tikadî ilkelerini tespit etmiştir.]
- ^ Balcıoğlu, Tahir Harimî, Mezhep cereyanları – Mısır Fâtımîleri ve Alevîler’in Pamir Teşkilâtı: Dâî-i Â’zâm: Nâsır Hüsrev, Sayfa 142, Ahmed Said tab’ı, Hilmi Ziya neşriyâtı, 1940.