İdrimi

British Müzesi'ndeki İdrimi heykeli

Kral İdrimi Alalah’ın meşhur krallarından biridir. Kral İdrimi'nin, durmadan onlara saldıran Hititlerden yakınıp, halkını nasıl düze çıkardığına dair verdiği mesaj, aynı heykelin üzerine çivi yazısı ile yazılmış. Mesajın sonu, bu heykeli tahrip edecek olanları lanetleyerek bitiyor. Heykel şu anda British Museum'da sergilenmekte. Kaidesi ise Hatay’da olduğu yerde duruyor.

Açana başkenti Halpa (Halep) olan Yamhad Krallığı'na bağlı yerel bir beyliğin merkeziydi. 1937-39 ve 1946-49 dönemlerinde British Museum adına Sir Leonard Woolley başkanlığında bir ekip tarafından kazıldı. Kazılarda MÖ 3400-1194 arasına tarihlenen 17 kültür katı saptandı. Mezopotamya ve doğusu ile ege ve batısı arasındaki kültür etkileşimini göstermesi ve Amik Ovası'nın kronolojisini vermesi bakımından önem taşır. Alalah’ta ayrıca gömme geleneklerini aydınlatıcı buluntular da ortaya çıkarıldı. Sit alanı içinde, evlerin yakınında ya da altında mezarlar bulundu. Ölüler çoğunlukla doğrudan toprağa gömülüydü. Yalnızca beşinci katmanda bir tabut bulundu. Alalah yaklaşık MÖ 1200'de denizden gelen halklarca yok edilmiştir.

Alalah'da bulunan kitabeler dışında hiçbir kaynakta İdrimi’den söz edilmez.

İdrimi kitabesi Alalah'ı kazan İngiliz arkeoloğu Sir Leonard Woolley, MÖ. 15. yüzyılın başlarında Alalah kralı olarak hüküm süren İdrimi’nin heykelini 1939'da Tel Açana'da buldu. Fakat bu heykel üzerindeki metin, II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesi yüzünden hemen yayımlanamadı. Söz konusu metin 104 satırdan oluşan bir otobiyografi idi. İdrimi'nin heykeli üzerindeki kitabede, onun öyküsü şöyle anlatılmaktadır:

1-14: Halep’te, ecdadımın evinde, bir saldırı (düşmanca bir taarruz) meydana geldi, öyle ki biz, annemin akrabalarının oturduğu Emar halkına sığınmak ve orada oturmak zorunda kaldık. Ağabeylerim de benimle birlikte orada kaldılar, fakat onların hiçbirinin benim gibi planları yoktu. Bu yüzden, ben İdrimi, İlim-İlimma’nın oğlu, fırtına tanrısının, Hepat’ın ve Alalah’ın hanımefendisi sahibem İştar’ın sadık hizmetkârı kendi kendime şöyle düşündüm, “her kim ki babasının mirasını ararsa, o asil bir kimsedir, fakat her kim ki Emar’ın sakinleri arasında kalırsa, o bir köledir (vasaldir)”. Böyle düşünerek, atımı, harp arabamı ve seyisimi (at uşağımı) aldım ve oradan uzaklaştım. 14-20: çölü geçtim ve sutu muhariplerinin arasına geldim. Geceyi onlarla, üstü örtülü harp arabamın içinde geçirdim. Ertesi gün tekrar yola düştüm ve Kenan (memleketine) gittim. Ammiya şehri Kenan memleketindedir. 20-26: Halep’ten, Mukiš’ten, Ni’i ve Nuhašše’den gelen insanlar Ammiya’da yaşıyorlardı ve onlar benim kendi efendilerinin oğlu olduğumu anladıkları zaman, etrafımda toplandılar. Ben onlara şöyle dedim: 26-29 : “ben sizin lideriniz oldum.” daha sonra Hapiru muharipleri arasında yedi sene oturdum. Kuşları azat ettim ve fal açtırdım. 29-34: yedinci yılda fırtına tanrısı benim yanımda oldu, bu yüzden ben gemiler yaptım ve askerlerimi onlara bindirdim ve denizde Mukiš’e doğru yol aldım. Casius dağında karaya ulaştım ve sahile çıktım. 35-42: memleketim beni işittiği zaman, onlar bana büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar getirdiler ve bir gün içerisinde Ni’i, Nuhašše, Mukiš memleketleri ve benim kendi şehrim Alalah benimle anlaştılar. Müttefiklerim işittiği zaman, onlar da bana geldiler. Ve onlar benimle bir antlaşma yaptıkları zaman, ben onları güvenilir müttefiklerim olarak kabul ettim. 42-51: yedi yıldan beri, Hurri muhariplerinin kralı, büyük kral Barratarna, bana düşman idi. Yedinci yılda, ben, Anwanda isimli elçimi, Hurri muhariplerinin kralı, büyük kral Barratarna’ya gönderdim ve onlarla müttefik oldukları zamanlarda atalarımın antlaşmaları hakkında ona her şeyi anlattırdım ve bizim Hurri muhariplerinin daha önceki kralları ile olan ilişkilerimiz memnuniyet verici idi, çünkü onlar aralarında bir bağlılık anlaşması yapmışlardı. 51-58: büyük kral, atalarımızın muahedelerini ve onlar arasında yapılan anlaşmayı işitti ve onlar elçime antlaşmanın sözlerini bütün ayrıntıları ile okudular. Böylece bizim antlaşma şartlarımızın belirlenmesi üzerine o, benim vergimi kabul etti. Daha sonra ben sadakatimi samimi bir şekilde arz ettim, takdimeler yaptım, mal-mülk kayıplarını telâfi ettim. Ve ona, sadık bir vasali olacağıma dair bağlılık yemini ettim. 58-63: sonra ben kral oldum. Civardaki krallar, Alalah’ta bana karşı saldırıya geçtiler. Onlar, vaktiyle atalarımın cesetlerini toprağın üstüne, üst üste yığmışlardı, bu yüzden ben de onların cesetlerini toprağın üzerine, üst üste yığmak suretiyle onların seferberliğine(savaşına) son verdim. 64-67: sonra, piyadelerimi aldım ve hatti- memleketine hücum ettim. Onların idaresi altındaki yedi şehri ki bu şehirler Paşşahe, Damarut-re’i, Hulahhan, Zise, Ie, Uluzina ve Zaruna idiler, tahrip ettim. Hatti ülkesi toplanmadı ve bana karşı yürümedi, bu yüzden ben istediğimi yaptım. Onlardan esirler aldım, onların mallarını-mülklerini ve değerli eşyalarını ganimet olarak aldım ve onları yardımcılarıma, akrabalarıma ve dostlarıma dağıttım. Onlarla birlikte ganimetler aldım. 77-86: sonra Mukiš’e döndüm ve başkentim Alalah’a girdim. Hatti’den getirdiğim esirler, eşyalar, mal-mülk ile bir saray inşa ettim. Rejimimi (yönetim düzeni), kralların rejimi gibi yaptım. Kardeşlerimi kralların kardeşleri gibi, oğullarımı kralların oğulları gibi, akrabalarımı kralların akrabaları gibi yaptım. Memleketimdeki sakinleri (oturan halkı) güvenli bir şekilde yerleştirdim ve hattâ evi barkı olmayanı da orada iskân ettim. 86-91: sonra, memleketimi teşkilâtlandırdım ve şehirlerimi önceki şehirler gibi yaptım. Atalarımız Alalah’ın tanrıları için düzenli ritüeller yaptıkları için ve kurbanlar sundukları için, ben onların bu geleneğini sürdürdüm. Yaptığım bu işlerden dolayı oğlum Im-Nirari’yi (Adad-Nirari) onlara (tanrılara) emanet ettim. 92-98: her kim benim heykelime zarar verirse, onu göğün tanrısı mahvetsin, yerin tanrısı soyunu sopunu kurutsun ve yerin tanrısı onun krallığını parçalasın. Her kim onu değiştirir veya yerinden kaldırırsa, göğün ve yerin efendisi fırtına tanrısı ve büyük tanrılar onun neslini yok etsinler ve tohumunu memleketten ebediyen atsınlar. 98-101: Şarruwa, devletin yazıcısıdır (kâtibi). O (metni) yazmış, kopya etmiş ve yeniden gözden geçirmiştir. Ve şimdi yerin ve göğün tanrıları, onun (İdrimi) heykeli için bu metni yazan kâtip Şarruwa’yı korusunlar, onu sağlık içinde yaşatsınlar, tanrılar onu korusunlar ve himaye etsinler. Gökyüzünün ve yeraltı dünyalarının ve ruhların efendisi tanrı Şamaş, onun koruyucusu olsun. 102-104: otuz yıl hüküm sürdüm. İcraatlarımı heykelimin üzerine yazdırdım. Halkım onu okusun ve mütemadiyen beni hatırlasın.