Efüzyonlu Otit Media

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Efüzyonlu Otit Media (EOM) genel ve lokal enfeksiyon belirti ve bulguları olmadan sağlam kulak zarı arkasında sıvı toplanmasıyla ortaya çıkan bir orta kulak iltihabı tipidir.

Orta kulak ve burun ile irtibat halinde bulunan boşlukların enflamasyonu ile karakterize olan birçok klinik tablo vardır ve bu tablolar zaman içinde birbirine dönüşebilir.

Akut orta kulak iltihabının iyileşmesinden sonra orta kulakta sağlam kulak zarı arkasında effüzyon kalabilir ve giderek kaybolur. Effüzyonların %50' si dört hafta içinde ve %80'i sekiz hafta içinde kaybolur. Bu nedenle bir orta kulak iltihabı atağının ardından orta kulakta effüzyon, ancak üç aylık kritik süreyi geçerse EOM olarak kabul edilmeli ve tedavi edilmelidir. Yani hasta kulak ağrısı ve akıntı, ateş ve benzeri yakınmaları dile getirmez. Bugünkü bilgilerimize göre EOM akut orta kulak iltihabı ile kronik orta kulak iltihabı arasında yer alan bir geçiş şeklidir.

Genellikle anne ve babanın tek yakınması çocuklarının kendilerine cevap vermemesi, ilgisiz cevaplarla soruları geçiştirmesi, televizyonu çok yakından izlemesidir. Çocuğun sese karşı olan tepkisi azalır. Yuva veya anaokuluna giden çocuklarda öğretmenler çocuğun duymadığını fark edebilir ve aileyi uyarabilirler.

Aileler tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları ile işitme kaybının arttığını söylerler. İki taraflı olgularda işitme kaybı daha ağır olduğu için daha erken fark edilebilir.

Yapılan çalışmalarda ABD’de 6-12 yaş grubundaki çocuklarda insidans %22 olarak bildirilmiştir. Türkiye'de net sıklık bildirilmemiştir.

Riski arttıran faktörler

[değiştir | kaynağı değiştir]

•Üst solunum yolu enfeksiyonları 2-6 yaş grubundaki çocuklarda 6-7 kez daha sık karşılaşılır. •Geniz eti(Adenoid vegetasyon), kitle etkisiyle nazofarenks denilen bölgeyi tıkayarak solunum güçlüğü yapar ve devamlı bir patojen bakteri kaynağı oluşturmaktadır. •Yetersiz tedavi. •Yaz aylarında düzelen çocuklarda, sonbahardan itibaren üst solunum yolu enfeksiyonlarının başlamasıyla sıklıkla tekrar edebilir. •Doğumsal anatomik bozukluklar ve ırk. •Erkeklerde kızlara oranla daha sık görülmektedir. •Çocukta alerji olması. •Kalabalık ortam. •Yaşanan bölge ve iklim. •Genel ve lokal bağışıklık sistemi bozuklukları. •Nem derecesi. •Erken doğum. •Çocuğun erken yuvaya verilme. •Anne sütü ile beslenmenin çeşitli sebeplerle erken bırakılması. •Vücut ağırlığının beklenen normallerden düşük olması gibi.

Diğer açıklamalar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Hastalığın sık görüldüğü süt çocukluğu ve oyun cocukluğu dönemi, çocukların aynı zamanda konuşmayı öğrendikleri ve çevrelerini tanıdığı dönemdir. Araştırmacılar bu tür çocukların dili öğrenme ve kullanma yetenekleri ile sosyal uyumlarının normal çocuklara göre daha kötü olduğunu bildirmektedirler.

Otoskopide görüntü efüzyonun cinsine göre değişir. Genellikle seröz efüzyonlarda kulak zarı transparandır. Kısmen içeri doğru çökmüş olabilir. Bazı vakalarda sıvı seviyesi görülebilir. Sıvı açıklığı yukarı bakan at nalı biçiminde bir yay şeklindedir. Mukoid effüzyonlarda kulak zarı mat esmerimsi görünümde olabilir. İşıklı üçgen bulunmaz.Bu esmerimsi renk içinde kapillerlerin belirginleştiği de bazı vakalar görülebilir. Bu hastalarda işitme eksikliği odyoljik testler ile saptanabilir.Çocuk büyük ise diapozon testleri ile de iletim tipi bir işitme kaybını ortaya koymak mümkündür.

Efüzyonlu olgularda odyometrik olarak 25-40 dB arasında değişen iletim tipi işitme kaybı saptanır. İmpedans odyometrisi ençok kullanılan ve yaygın tanı yöntemidir. B tipi yani pik yapmayan eğriler efüsyonu gösterir. Ancak yalancı pozitiflik bulguların sayısı bazı uygulamalı çalışmalarda %30'a kadar yükselmiştir.

Yukarıda da bahsedildiği gibi daha çok çocukluk çağı hastalığıdır. Hastaların bu hastalıktan kurtulabilmeleri için ancak yaşın ilerlemesi ve etkin tedavi yöntemlerinin (ilaç, tüp takılması, Geniz eti alınması gibi) yapılması ile olmaktadır. Sık olarak tekrarlar ve İlerler ise kulakta kireçlenme, iç kulak tipi işıtme kaybı, kolesteatom denilen ve ileride büyük sıkıntılar veren ve mutlaka işitmeyi bozan ameliyatlar gerektiren tablolara yol açabilir. Enfeksiyon beyne doğru ilerler ise menenjit ve hatta ölüm bile olabilir.

İlk olarak bünyesel risk faktörleri belirlenmelidir. Bunlar yaş, kronik üst solunum yolu enfeksiyonlarının varlığı, geniz eti, alerji, yüz gelişim anomalileri ve bağışıklık sistemi bozukluklarıdır. Başta mevsim olmak üzere çevresel risk faktörleri de tedavi planında önemli rol oynarlar. Eğer çocuk kreşe devam ediyorsa, efüzyon iki taraflı ise ve üç haftadan daha fazla bir süredir devam ediyorsa bu efüzyonun kronikleşme ihtimali yüksektir. Yaşın küçük olması hem tedavinin başarısını düşürür, hem de nüks etme olasılığını yükseltir. Aynı şey mevsimler içinde geçerlidir. Altında ciddi bir patolojinin olmadığı hastalarda, kendiliğinden şifa olguların 5'te 1’inde bildirilmiştir. Antibiyotikler ile belli oranda iyileşme sağlanmakta, ancak sık olarak takrar etmektedir. Bu nedenle antibiyotik tedavisine alınan hastaların aralıklı olarak kontrol edilmesi ve tekrarlama olasılığının akılda tutulması gereklidir. Aile bu konuda dikkatli davranmalıdır. Ancak bazı hastalarda aktif enfeksiyonun önlenmesi için steroid tedavisine ihtiyaç duyulur. Çünkü steroid etkin bir antiinflammatuar etkiye sahiptir. Ancak bu konuda çelişkili bilgilerde mevcuttur. Sinüzit ve benzeri enfeksiyonlar ile geniz etinin büyük olması tedaviyi olumsuz yönde etkiler. Eğer bademcikler çok büyük ve geniz eti varsa, o zaman cerrahi tedavi kaçınılmazdır. Bu olgularda ilaç tedavisi ile vakit kaybetmek gereksizdir. Adenoid vejetasyon(geniz eti) alınır ve kulağa ventilasyon tüpü takılır. Ventilasyon tüpleri orta kulağı normal gaz konsantrasyonlarındaki hava ile havalandırır ve orta kulaktaki basıncın atmosferik değerlere ulaşmasını sağlar. Orta kulakta sıvı birikmesinin ve negatif basıncın neden olduğu işitme kaybının düzelmesini sağlar. Ancak unutulmamalıdır ki bu tür çocuklarda tüp atıldıktan sonra tekrar nüksedebilir. Nüks oranınını etkileyen başlıca faktör yine hastanın yaşıdır. Ayrıca östaki borusunun fonksiyonundaki bozukluklar ve geniz etinin yetersiz alınması bu riski daha da artırır. Ventilasyon tüpü takılmış çocuklarda kulağın sudan korunması önerilir. Tüp zaman zaman tıkanabilir ve işitme azlığı yapar. Bazen tüp takıldıktan sonra meydana gelen kanama da tüpün tıkanmasına sebep olabilir.Bu durumda saf oksijen ya da asit borik ile hazırlanmış oksijenli damlalar kullanılarak buşon yumuşatılıp aspire edilmelidir. Tüp takılı iken akıntı görülürse ya orta kulak iltihabı yinelenmiştir ya da dışarıdan orta kulağa enfeksiyon bulaşmıştır. Çok nadir olarak tüp orta kulağa düşebilir. Bu konuda dikkatli olunmalıdır. Tüp takılmasına bağlı olarak ortaya çıkan bir durum kalıcı perforasyondur.Bu olasalık daha geniş ve uzun tüplerde görülür ve tüpün kalış süresi ile de ilşkilidir. Bir diğer sorun kulak zarında timpanoskleroz (kireçlenme)'dir.

Ventilasyon tüplerinin kalış süreleri 2 ay ile 2 sene arasında değişebilir.